2. Bakara

1. Elif Lâm Mîm.
2. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır.Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.
3. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğrukılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolundaharcarlar.
4. Onlar sana indirilene de, senden önceindirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.
5. İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yolüzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.
6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsanda, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.
7. Allah onların kalplerini ve kulaklarınımühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar içinbüyük bir azap vardır.
8. İnsanlardan, inanmadıkları halde, “Allah’a veahiret gününe inandık” diyenler de vardır.
9. Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmayaçalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkındadeğillerdir.
10. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan birhastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır.Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.
11. Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın”denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.
12. İyi bilin ki, onlar bozguncuların takendileridir. Fakat farkında değillerdir.
13. Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz deinanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?”derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.
14. İman edenlerle karşılaştıkları zaman,”İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnızkaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancakonlarla alay ediyoruz” derler.
15. Gerçekte Allah onlarla alay eder(alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içindebocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.
16. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satınalmış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve(sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.
17. Onların durumu, (geceleyin) ateş yakankimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sıradaAllah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekildekaranlıklar içinde bırakıverir.
18. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler.Artık (hakka) dönmezler.
19. Yahut onların durumu, gökten yoğunkaranlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşananyağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla,yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah,kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.
20. Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek.Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çöküncedikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görmeduyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücüyetendir.
21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileriyaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmektensakınasınız.
22. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan,gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünlerçıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.
23. Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz(Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûregetirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başkaşahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).
24. Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zamanyapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateştensakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır.
25. İman edip salih ameller işleyenlere,kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu(tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler.Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir.Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedikalacaklardır.
26. Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesibir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun,Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlarise, “Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah)onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir.Onunla ancak fasıkları saptırır.
27. Onlar, Allah’a verdikleri sözü,pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiğibağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparanve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyanauğrayanların ta kendileridir.
28. Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten(dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleriöldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda onadöndürüleceksiniz.
29. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin içinyaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir.O, her şeyi hakkıyla bilendir.
30. Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde birhalife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kandökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima senitesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizinbilmediğinizi bilirim” demişti.
31. Allah Adem’e bütün varlıkların isimleriniöğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenleriseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.
32. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzaktutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimizyoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapansensin” dediler.
33. Allah şöyle dedi: “Ey Adem! Onlara bunlarınisimlerini söyle.” Adem, meleklere onların isimlerini bildirinceAllah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim,yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirimdemedim mi?” dedi.
34. Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin”demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler,İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
35. Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cenneteyerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağacayaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
36. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı.Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de,”Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli birsüre barınak ve yararlanma vardır” dedik.
37. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbindenbirtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da)bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabuledendir, çok bağışlayandır.
38. “İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdansize bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlariçin herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.
39. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlaragelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedîkalacaklardır.
40. Ey İsrailoğulları !6 Size verdiğim nimetihatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de sizeverdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.
41. Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarakindirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilkiolmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşıgelmekten sakının.
42. Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkıgizlemeyin.
43. Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerlebirlikte siz de rükû edin.
44. Siz Kitabı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuzhalde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz?(Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?
45. Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan)yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardanbaşkasına ağır gelir.
46. Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçektenona döneceklerini çok iyi bilirler.
47. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve(bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.
48. Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimsebir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi birşefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz.8 Onlara yardım da edilmez.
49. Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan,kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavunailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük birimtihan vardı.
50. Hani, sizin için denizi yarmış, sizikurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk.
51. Hani, biz Mûsâ ile kırk gece içinsözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek birbuzağıyı tanrı edinmiştiniz.
52. Sonra bunun ardından şükredesiniz diye siziaffetmiştik.
53. Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’yaKitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik.
54. Mûsâ kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler,buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınızatövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu,Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onlarıntövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çokmerhametlidir.”
55. Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığagörmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıpdururken sizi yıldırım çarpmıştı.
56. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardındansizi tekrar dirilttik.
57. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudrethelvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzelolanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlüketmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı.
58. Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğinizgibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve”hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızıbağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz”demiştik.
59. Derken, onların içindeki zalimler, sözükendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktanayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik.
60. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de,”Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış,her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin,için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın”demiştik.
61. Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe aslakatlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerdenbiten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. Oda size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyleise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet veyoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bununsebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri dehaksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyanetmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.
62. Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile,Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendişeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih amellerişleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuyauğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir).
63. Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair)sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve”Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onuniçindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik.
64. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah’ınbol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardanolurdunuz.
65. Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağınıçiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun”demiştik.
66. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonrageleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da biröğüt kıldık.
67. Hani Mûsâ kavmine, “Allah size bir sığırkesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyormusun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktanAllah’a sığınırım” demişti.
68. “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl birsığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbimdiyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydiemrolunduğunuz işi yapın.”
69. Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengineymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o,sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi.
70. “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl birsığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerinebenzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler.
71. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o; çiftsürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiçalacası olmayan bir sığırdır”. Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunubildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunuyapmayacaklardı.
72. Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçubirbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzuortaya çıkaracaktı.
73. “Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun”dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böylediriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.
74. Sonra bunun ardından kalpleriniz yinekatılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki,içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sularçıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer.Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.
75. Şimdi, bunların size inanacaklarını mıumuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah’ın kelamını dinler,iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.
76. Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İmanettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler:”Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diyemi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz?(Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?”
77. Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizlituttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da.
78. Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı(Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürükuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar.
79. Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ıyazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ınkatındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onlarınhaline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline!
80. Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaçgünden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bununiçin Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözdendönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri misöylüyorsunuz?”
81. Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış(ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlarcehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
82. İman edip salih ameller işleyenler isecennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
83. Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tanbaşkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere,yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz,namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonrapek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
84. Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz,birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesinsöz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de bunahâlâ şahitlik etmektesiniz.
85. Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden birkesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğuhalde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerindeise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa sizKitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mıediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezilolmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın enşiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersizdeğildir.
86. Onlar, ahireti verip dünya hayatını satınalan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlarayardım da edilmez.
87. Andolsun, Mûsâ’ya Kitabı (Tevrat’ı) verdik.Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu İsa’yamucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Sizeherhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe,kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını daöldürmediniz mi?
88. “Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyledeğil. İnkarları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pekaz iman ederler.
89. Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdikeden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkar ettiler. Oysa, daha önce(bu kitabı getirecek peygamber ile) inkarcılara (Arap müşriklerine)karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bupeygamber) kendilerine gelince ise onu inkar ettiler. Allah’ınlâneti inkarcıların üzerine olsun.
90. Karşılığında nefislerini sattıkları şeyikıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuylaindirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstünegazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır.
91. Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) imanedin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız”deyip, ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkâr ederler. Halbuki oellerinde bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki,”Eğer inanan kimseler idiyseniz daha önce niçin Allah’ınpeygamberlerini öldürüyordunuz?”
92. Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmiştide, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilahedinmiştiniz.
93. Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden sözalmıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin”demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârlarıyüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara deki (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın sizeemrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!
94. De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allahkatındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnızsizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!”
95. Fakat kendi elleriyle önceden yaptıklarıişler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah ozalimleri hakkıyla bilendir.
96. Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütüninsanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkünolduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister.Halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allahonların bütün işlediklerini görür.
97. De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsinki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı,mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak seninkalbine indirmiştir.”
98. Her kim Allah’a, meleklerine,peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki,Allah da inkar edenlerin düşmanıdır.
99. Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik.Bunları ancak fasıklar inkâr eder.
100. Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsaiçlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğuiman etmez.
101. Onlara, Allah katından ellerinde bulunanKitabı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerinekitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ınKitabı’nı (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
102. Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların(ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardınadüştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakatşeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût veMârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfregirdiler. Halbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmişbirer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe,kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişiile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbukionlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zararveremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, faydagetirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanınahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerinikarşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.
103. Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerinekarşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacaklarısevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi.
104. Ey iman edenler! “Râinâ” (bizi gözet)demeyin, “unzurnâ” (bize bak) deyin ve dinleyin. Kafirler içinacıklı bir azap vardır.
105. Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne deAllah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesiniisterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyüklütuf sahibidir.
106. Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlüktenkaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine dahahayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeyehakkıyla yettiğini bilmez misin?
107. Bilmez misin ki, göklerin ve yerinhükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, nede bir yardımcı vardır.
108. Yoksa, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiğigibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kimimanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur.
109. Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerinebelirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi,imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allahonlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün.Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir.
110. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniziçin her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz.Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.
111. Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkasıCennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğerdoğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizigetirin.”
112. Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesineyükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbininkatındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
113. Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerindedeğiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerindedeğiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar.(Kitab’ı)bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artıkonların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü Allah verecektir.
114. Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasınıyasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir.Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korkagirebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyükbir azap vardır.
115. Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır.Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfugeniş olandır, hakkıyla bilendir.
116. “Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundanuzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. HepsiO’na boyun eğmiştir.
117. O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Birişe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.
118. Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya dabize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkıböyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri(anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarakinanacak bir toplum için açıkladık.
119. Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici veuyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlututulacak değilsin.
120. Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve nede Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yoluasıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu vekeyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne birdost, ne bir yardımcı vardır.
121. Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onugereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkar edenleregelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve(bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın.
123. Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği,hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yararsağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceğigünden sakının.
124. Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım emirlerlesınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöylebuyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de,”Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerineRabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti.
125. Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güvenyeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeriedinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler,kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi)tertemiz tutun.”
126. Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli birşehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri hertürlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile azbir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennemazabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!”demişti.
127. Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin(Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabulbuyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin”diyorlardı.
128. “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimselerkıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadetyerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen,tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”
129. “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygambergönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin veonları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güçsahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
130. Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dinindenkim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık.Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.
131. Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde “ÂlemlerinRabbine teslim oldum” demişti.
132. İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyetetti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm’ı)seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi.
133. Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde ikençocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onlarında, “Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahıolan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmişmüslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?
134. Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onlarınkazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Sizonların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.
135. (Yahudiler) “Yahudi olun” ve (Hıristiyanlarda) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki:”Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortakkoşanlardan değildi.”
136. Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene(Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarınaindirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğerpeygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirinidiğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
137. Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibiiman ederlerse gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerseonlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah onlara karşıseni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
138. “Biz Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. BoyasıAllah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz”(deyin).
139. Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimletartışıp duruyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin deRabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizeaittir. Biz ona gönülden bağlanmış kimseleriz.”
140. Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da,Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” midiyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?”Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden dahazalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
141. Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onlarınkazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Sizonların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.
142. Bir takım kendini bilmez insanlar, “Onları(müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?”diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah dilediğikimseyi doğru yola iletir.”
143. Böylece, sizler insanlara birer şahit (veörnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diyesizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolugösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekteolduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisin geriyedönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşaçıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çokmerhametlidir.
144. (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğedoğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme)elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle),yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de neredeolursanız olun, (namazda) hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerinekitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunuelbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
145. Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlereher türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar.Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerininkıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonraonların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen demutlaka zalimlerden olursun.
146. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu(Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle ikeniçlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler.
147. Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakınşüpheye düşenlerden olma!
148. Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hephayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir arayagetirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.
149. (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık,(namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu elbette Rabbinden gelengerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersizdeğildir.
150. (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık,yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de neredeolursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki,zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın.Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimitamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.
151. Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimiziokuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmetiöğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.
152. Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizianayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.
153. Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarakAllah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerleberaberdir.
154. Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin.Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, birde mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenlerimüjdele.
156. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Bizşüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz”derler.
157. İşte Rableri katından rahmet ve merhametonlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.
158. Şüphesiz, Safa ile Merve Allah’ın (dininin)nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâ’be’yiziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur. Herkim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz, Allah onubilir, karşılığını verir.
159. İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetiKitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlarahem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlarlanet eder.
160. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler vegerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır.Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çokkabul edenim, çok merhamet edenim.
161. Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafirolarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütüninsanların lâneti onların üstünedir.
162. Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar.Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.
163. Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başkailah yoktur. O Rahmân’dır, Rahîm’dir.
164. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında,gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yararsağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzündenindirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde herçeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emreamade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir toplulukiçin deliller vardır.
165. İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da onaortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler.Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir.Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ınolduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi.
166. Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce,kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlarkopacaktır.
167. Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya birdönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, bizde onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işlediklerifiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak dadeğillerdir.
168. Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal vetemiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o siziniçin apaçık bir düşmandır.
169. O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı veAllah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
170. Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!”denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)auyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolubulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?
171. İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ileinkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayanhayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlarsağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.
172. Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’akulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerindenyiyin ve Allah’a şükredin.
173. Allah, size ancak leş, kan, domuz eti veAllah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olurda, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorundakalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çokmerhamet edendir.
174. Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmınıgizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlarkarınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allahonlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolubir azap vardır.
175. İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı,bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı nekadar da dayanıklıdırlar(!)
176. Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarakindirmiş olması (ve onların bunu inkar etmesi) sebebiyledir. Kitapkonusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler.
177. İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarınaçevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiretgününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olansevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yoldakalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için)kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşmayaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta vesavaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum vedavranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’akarşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında sizekısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşıkadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürüleninvârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerineuygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu,Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzdebulunana elem dolu bir azap vardır.
179. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayatvardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.
180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman,eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakınakrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşıgelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.
181. Her kim işittikten sonra vasiyetideğiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. ŞüphesizAllah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
182. Vasiyet edenin hataya meyletmesinden vegünaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarınıdüzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çokbağışlayandır, çok merhamet edendir.
183. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmektensakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size defarz kılındı.
184. Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta,ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerdetutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyifazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruçtutmanız sizin için daha hayırlıdır.
185. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayetrehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçıkdelilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim dehasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerdetutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyıtamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmenizve şükretmeniz içindir.
186. Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinlerki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edeninduasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benimdavetime uysunlar, bana iman etsinler.
187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak sizehelal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinizezulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti.Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmişolduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırtedilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşamakadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikaftaiken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır.Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlardiye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.
188. Aranızda birbirinizin mallarını haksız yereyemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerekyemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.
189. Sana, hilalleri soruyorlar. De ki: “Onlar,insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarındangirmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşıgelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin.Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
190. Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda sizde savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenlerisevmez.
191. Onları nerede yakalarsanız öldürün. Siziçıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm vebaskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında,onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinlesavaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerincezası böyledir.
192. Eğer onlar (savaştan ve küfürden)vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çokmerhamet edendir.
193. Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve dinyalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya sonverecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.
194. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler(saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O haldekim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın,(fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki,Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
195. (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendikendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilikedenleri sever.
196. Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın.Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanızartık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncayakadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veyabaşından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarakya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir.Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyenkimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçühacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruçtutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlariçindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetinolduğunu bilin.
197. Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylardahacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavgaetmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için)azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşıgelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmektensakının.
198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizinlütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tanayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde Meş’ar-i Haram’daAllah’ı zikredin.Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu sizonun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz.
199. Sonra insanların akın ettiği yerden siz deakın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çokbağışlayandır, çok merhamet edendir.
200. Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık(cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan dakuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize(vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette birnasibi yoktur.
201. Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilikver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler devardır.
202. İşte onlara kazandıklarından bir nasipvardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.
203. Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye vetekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye)dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur.Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşıgelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.
204. İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünyahayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine(Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıktaen amansız olandır.
205. O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzündebozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah isebozgunculuğu sevmez.
206. Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman gururuonu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennemgelir. O ne kötü yataktır!
207. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ınrızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çokşefkatlidir.
208. Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış vegüvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o,size apaçık bir düşmandır.
209. Size apaçık deliller geldikten sonra, eğeryine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güçsahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
210. Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleriiçinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini veişin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah’adöndürülür.
211. İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açıkmucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetinideğiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır.
212. İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi.Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmektensakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğinehesapsız rızık verir.
213. İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdecilerve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde,insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarındahüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçıkâyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler,aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bununüzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkındaayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yolailetir.
214. Yoksa siz, sizden öncekilerin başınagelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi misandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımıne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar vesarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı pek yakındır.
215. Sana Allah yolunda ne harcayacaklarınısoruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba,yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak neyaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
216. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farzkılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoşgörmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onuseversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
217. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki:”O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onuinkar etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkınıoradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskıise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizidininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütünyapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlarcehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.
218. İman edenler, hicret edenler, Allah yolundacihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah,çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
219. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki:”Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri)yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sanaAllah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtanarta kalanı.” Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
220. Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diyeböyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onlarındurumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikteyaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir.Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zorasokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmetsahibidir.
221. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşankadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de,mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır.İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle,kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuzagitse de, iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten dahahayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete vebağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıpdüşünsünler.
222. Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: “Obir ezadır (rahatsızlıktır). Ay halinde kadınlardan uzak durun.Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit,Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çoktövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”
223. Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir.Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğehazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşıgelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (EyMuhammed!) Mü’minler’i müjdele.
224. İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlararasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siperyapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
225. Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayısorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bileyaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır,halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir)
226. Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dörtay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) dönerlerse şüphesizAllah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
227. Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyipkadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki,Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
228. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ayhali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah’a ve ahiretgününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığınıgizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmakisterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler.Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnızerkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlakgüç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
229. (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır.Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır.(Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamamaendişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında)bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah’ınbelirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zamankadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur.Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ınkoyduğu sınırları kim aşarsa onlar zalimlerin ta kendileridir.
230. Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa,kadın, onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helalolmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde onlar (kadın ile ilkkocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsatekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İştebunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir.
231. Kadınları boşadığınız ve onlar da beklemesürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahutiyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onlarıtutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ınâyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, sizeöğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’akarşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıylabilendir.
232. Kadınları boşadığınız ve onlar da beklemesürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve diningereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle(yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a veahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu sizin için dahahayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
233. -Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için-anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin)yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseyegücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anneve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse)mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendiaralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmekisterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir süt anneye)emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelceödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmektensakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.
234. İçinizden ölenlerin geride bıraktıklarıeşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler.Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarındasize bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
235. (Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlarakendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızdaveya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günahyoktur. Allah biliyor ki siz onlara (bunu er geç mutlaka)söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarlagizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddetibitinceye kadar da nikah yapmaya kalkışmayın.Şunu da bilin ki Allahiçinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmektensakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır,halimdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
236. Kendilerine el sürmeden ya da mehirbelirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Budurumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göreolmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’averin. Bu iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur.
237. Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerineel sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır.Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın (kocanın,paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizinvazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) dahayakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allahyaptıklarınızı hakkıyla görendir.
238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’agönülden boyun eğerek namaza durun.
239. Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazıyaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da,Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın(namazı normal vakitlerdeki gibi kılın).
240. İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakanerkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadargeçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar(kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileriile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur.Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
241. Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerininsağlanması onların hakkıdır. Bu Allah’a karşı gelmekten sakınanlarüzerinde bir borçtur.
242. Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyleaçıklamaktadır.
243. Binlerce kişi oldukları halde, ölümkorkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah onlara “ölün”dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler.
244. Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesizAllah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.
245. Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimseki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allahdaraltır ve genişletir. Ancak ona döndürüleceksiniz.
246. Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ilerigelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerindenbirine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım”demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde,savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış,çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niyesavaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farzkılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimlerihakkıyla bilendir.
247. Peygamberleri onlara, “Allah size Tâlût’uhükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasılhükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Onazenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi:”Şüphesiz Allah onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisinive gücünü artırdı.” Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfugeniş olandır, hakkıyla bilendir.
248. Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onunhükümdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizdenbir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesiningeriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır.Eğer inanmış kimselerseniz bunda şüphesiz, sizin için kesin birdelil vardır.”
249. Tâlût ordu ile hareket edince, “ŞüphesizAllah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse bendendeğildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuçalan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler.Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geridekalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüzyok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağıgeçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük birtopluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allahsabredenlerle beraberdir”.
250. (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriylekarşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabıryağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bizeyardım et.”
251. Derken, Allah’ın izniyle onları bozgunauğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlıkve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanlarınbir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. AncakAllah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.
252. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onlarısana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmişpeygamberlerdensin.
253. İşte peygamberler! Biz onların bir kısmınıbir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır.Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa’ya iseaçık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik.Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler,kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirleriniöldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı,inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi.Lakin Allah dilediğini yapar.
254. Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbirdostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce,size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkaredenler ise zalimlerin ta kendileridir.
255. Allah kendisinden başka hiçbir ilaholmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne debir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzniolmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kullarınönlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını)bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka birşey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıpkuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.)Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir,büyüktür.
256. Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluksapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’ainanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah,hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
257. Allah iman edenlerin dostudur. Onlarıkaranlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur.(O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlarcehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.
258. Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye(şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedinmi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da,”Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim,”Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir”deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunuhidayete erdirmez.
259. Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) birşehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonranasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüpyüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü)kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevapverdi. Allah şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle ikenyiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak!(Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir.(Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor,sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçıkbelli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ıngücü her şeye hakkıyla yeter.”
260. Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıldirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?”deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için”demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonraonları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonrada onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlakgüç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
261. Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu,yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohumgibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır,hakkıyla bilendir.
262. Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra daharcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönülincitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar içinkorku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
263. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönülkırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdansınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
264. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününeinanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimsegibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşaçıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan vemaruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı birkayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey eldeedemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
265. Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla vekalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu,yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bolyağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile onaçiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
266. Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde hertürlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzümağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları variken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli(yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allahdüşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor.
267. Ey iman edenler! Kazandıklarınızıniyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolundaharcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağışeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdanzengindir, övülmeye layıktır.
268. Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size,çirkinliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katındanmağfiret ve bol nimet vadediyor. Şüphesiz Allah, lütfu genişolandır, hakkıyla bilendir.
269. Allah hikmeti7 dilediğine verir. Kime hikmetverilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancakakıl sahipleri anlar.
270. Allah yolunda her ne harcar veya her neadarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcılarıyoktur.
271. Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakatonları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için dahahayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allahyaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
272. Onları hidayete erdirmek sana ait değildir.Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak neharcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasınıkazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiçhakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir.
273. (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan,yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerindendolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Senonları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey)istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onubilir.
274. Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allahyolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatlarıvardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir
275. Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığıkimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faizgibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faiziharam kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (oöğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur.Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize)dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.
276. Allah, faiz malını mahveder, sadakaları iseartırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.
277. Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen,namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rablerikatındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
278. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmektensakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriyekalanı bırakın.
279. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüylesavaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmişolursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.
280. Eğer borçlu darlık içindeyse ona eligenişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadakaolarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.
281. Öyle bir günden sakının ki, o gün hepinizAllah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığıamellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlıkyapılmayacaktır.
282. Ey iman edenler! Belli bir süre içinbirbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcıadaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekildeyazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın.Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tankorkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tamyazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, yada yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme)şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, birerkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa,diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman(gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadaryazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlikiçin daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız,aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onuyazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-verişyaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zararverilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca birdavranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah sizeöğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
283. Eğer yolculukta olur da bir yazıcıbulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinizegüvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin veRabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliğigizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızıhakkıyla bilendir.
284. Göklerdeki her şey, yerdeki her şeyAllah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allahsizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azapeder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.
285. Peygamber, Rabbinden kendisine indirileneiman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a,meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyledediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırtetmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz!Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
286. Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyleyükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük dekendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur,ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizdenöncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizegücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bizeacı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardımet.”